The Vow- Aşk Yemini



   "Off romantik film istemiyorum!", "Aşk filmi mi? Hiç çekilmez..." gibi cümleler kurarak izlemeye başladım. Ama her ne kadar istemeye istemeye seyretmeye başlasanız da bir şekilde kendine çekmeyi başarıyor hikaye. Yaşanmış bir olaydan uyarlanmış, filmin sonunda gerçek kahramanları ve hikayelerinin akıbetini de görüyoruz. Böylece, böyle aşklar hep filmlerde olur tarzında cümleler kuramıyoruz. Buraya kadar hep içindeki aşktan söz ettim ama sadece ondan ibaret değil. İnanç, sabır, bağlılık vs. çok güzel şeyler var içinde. Bakmayı bilmek mesele... Sadece izlemeyip, görmek gerek. Aslında şu çok tartışılan aşk mı sevgi mi sohbetleri bu filmin üzerine çok iyi gider. Uzun uzadıya oturup tartışılabilir.

   Filmde esas kızımız hukuk fakültesini bırakıyor, ailesini ve nişanlısını terk edip başka yere taşınıyor ve bambaşka bir adamla evleniyor. Ama geçirdiği trafik kazası sonucu hafızasını kaybediyor, 5 yıl öncesine gidiyor ve bunların hiçbirini hatırlamıyor. Hikaye de böylece başlıyor. Esas oğlanımız bunun üzerine yaşadıklarını ispatlamaya çalışıyor, karısının hafızasını geri kazanması için seferberliğe başlıyor. İşte onun o çırpınışları izlemeye değer.
   Film başlıyor, bir ara geçmişe gidiyor, fonda esas oğlan felsefe yapıyor, izlemesi daha zevkli oluyor. Müzikler de  yakışır şekilde, gayet güzel, rahatlatıcı.      
   Vakit kaybı sayılmaz, Twilight gibi bir film efsane ilan edilebilmişse bu film de gayet güzel izlenebilir. Hatta buradaki yaşamlar daha reel, insanın içini rahatlatan cinsten. Aşık olmaya, sevmeye özendiren şekilde. Sevgisiz olduğuna inandığımız karanlık dünyalarımıza, soyut olguların aydınlığı getirebileceğine inandıran nitelikte.
   Ben kansız film sevmem, benim dünyam kasvetlidir. Ama böyle filmler içimdeki mumları yakıyor. Bazen aydınlığı görmek iyidir. :)

Yorumlar