Kim bu Merve?

    İnsanları sevmeyen bir insan olarak, insanları sevmem gereken bir iş yapıyorum. Tıpkı hemcinslerimi sevmeyen biri olarak, büyük çoğunluğunu hemcinslerimin oluşturduğu bir okula gitmem gibi. Tükürdüğünü yalamak olayını temel felsefem edinmişim farkında olmadan. Sonra lise yıllarımda tanıştığım Nietzche sağolsun, sevdiğini elde edemezsen elindekini seveceksin felsefesini benimsetti bana, bu sayede bu zamanlara kadar yaşadım. Tıpkı herkes gibi. Hatta onlardan bir tık daha iyi yaşadım da diyebilirim. Yani bende böyle bir sevmediğini sevme aşkı varken daha iyi kim olabilir ki? Bu başetme mekanizmam bir yerde çok kötü takılıyor. Kendimi sevmek istiyorum, sevemiyorum. Bu nedenle insanların beni sevmelerini sağlamaya çalışıyorum, ilginçtir de başarı oranım oldukça yüksek. Sonra insanlar beni sevmeye başlayınca ki kendi tabirimle ağıma aldığımda birini, ona öyle bir sırtımı dönüyorum ki sıklıkla ben bile şaşırıyorum. Düşman kesilmek gibi bir şey oluyor. Neden? Çünkü ben bile kendimi sevemezken, o beni nasıl sever. Bir insanın içinde kaç tane kişilik, karakter barınabilir? Kim olduğumu bilmiyorum. Kimim ben? Hangisiyim, ayırt edemiyorum. 
    Çok önemli mi insanın kim olduğunu bilmesi? Buna nasıl cevap vereceğimi bilemiyorum. Aykırı davranıp hayır hiç de önemli değil demek istiyorum ama bir şeyler engel oluyor. Hep bir şeyler var içimde, başka bir şeyler. Ya eylemlerimi engelleyerek varlığını hatırlatıyor ya da eylemlerimden sonra pişman ederek. Neyse, soruya geri dönelim. İnsanın kendini tanıması önemli midir? Seçimlerimizin hayatımızı belirlediğini varsayarsak, seçimlerimizi belirleyenin de biz olduğumuzu düşünürsek, yaşadığımız hayatta önemli bir yer tutuyor tabi ki kim olduğumuz. Ama altını çizmek istiyorum, varsayımlarımız ve düşüncelerimiz… Söylesenize, kim seçimlerini özgürce yapabiliyor? Tam anlamıyla özgürce. Bunu kimsenin yapması mümkün değil maalesef. Özgürlük kara delik gibi bir şey. Ona layık bir tanım. Bir noktada bitebilecek bir şey olduğunu düşünemiyorum. Konuya dönelim, özgürlük yoksa, özgür seçim de yok. Seçimlerimiz bizim elimizde olmadığı için -tamamen- hayatımızı da bizim belirlediğimiz -tamamen- söylenemez.
    Ama bütün hikayede sorumluluk sadece bizimdir. Burada adalet aranıyor! Tamam, hadi onu da sorgulamayalım. Mantık aranıyor o zaman? Bu insanlar kendilerine neden bu kadar yükleniyor. Önce birileri bizi zindana atıyor, sonra biz o zindanı evimiz haline getiriyoruz. Sonra birileri bizi zindana atmıştı diyerek o evden kaçıyoruz. Kaçalım efendiler kaçalım… Otoişkencemiz bitmesin, bitmemeli. Anlam burada çünkü. Acı çekmemiz, çektirmemiz lazım. Çekelim arkadaşlar. Doğada her şey var olmak için. Yok etmek bile. 



Yorumlar